İnkaların ruhu… Cusco’yu anlatmaya bu şekilde başlamayanı dövüyorlarmış ben de o sebeple bu şekilde başladım ama bende pek olmadı. Şimdi bavulları otele bırakıyorum ve kendi tarzımda yeni bir başlangıç yapıyorum;
Pizarro’nun kapısına dayanıp “Sen mi büyüksün yoksa ben mi?” dediği, daha sonra ise üzücü şekilde Pizarro’nun daha büyük olduğunun anlaşıldığı şehrin adı Cusco. Pizarro, Peru’ya gelene kadar İnka Imparatorluğu’nun başkenti olan bu güzel şehir, o tarihten sonra kolonistlerin tarihteki en büyük zaferlerinden biriyle anılmaya başlanmış.
Inka İmparatorluğu’nun sonu gelirken, zenginleşen İspanyollar için bir gelir kaynağı, yeni dünyaya açılan misyonerler için bir uğrak noktası, yerel halk için ise acı dolu bir hikayenin konusu olmuş. Başka neler neler olmuş derseniz, “Tüfek, Mikrop ve Çelik” isimli kitabı karıştrabilirsiniz, ya da bulursanız “Peru’nun Kısa Tarihi” isimli kitaba da bakabilirsiniz. Zaman bulursam aldığım notlar eşiğinde, belki buraya biraz daha detaylı bir yazının linkini bırakırım, belki de bırakmam sonuçta sayfa benim ve mülkiyet hakkının kutsal sayıldığı bir dönemde yaşıyoruz. İşte bu dönemi yaşamamıza çıkan, tarih boyunca süregelen virajlı yolun duraklarından biri olan Cusco’da gezilecek yerlere sırasıyla göz atalım.
Sıralamayı otelin konumuna göre yaptığımızı belirtmem lazım, yoksa genelde başlangıç noktası Plaza De Armas olarak seçiliyor.
Cusco Yürüyüş Rotası için Tıklayın;
1. Arco de Santa Clara (Santa Clara Kemeri)
Arco de Santa Clara, şehrin eski caddelerinden biri olan Santa Caddesi’ne giriş noktasında bulunan bir kemer. Bugün fotoğraf çekimleri için uğrak noktası olan kemer 1836 yılında, Peru-Bolivya Konfederasyonu anısına inşa edilmiş. Güney komşu devlet Şili’nin müdahalesiyle, konfederasyon uzun ömürlü olmasa da, kemer yıllara meydan okumaya devam ediyor.
2. San Francisco Convent and Museum (San Francisco Manastırı ve Müzesi)
Plasa de Armas’a yakın bir konumda yer alan San Francisco Manastırı ve Müzesi şehrin önemli simgelerinden biri. 16. yy’da kurulan yapı, sömürge döneminin tipik bir mimari örneği olarak Fransiskenler tarafından yapılmış.
Manastırı ilginç kılan detay ise yer altında bulunan katakomplar. Sömürge döneminde defin alanı olarak kullanılan mezarlıklar binlerce kişinin kemiklerini barındırıyor. Ek olarak, İspanyol Sömürge döneminden kalma on binlerce eski metni barındıran bir kütüphane de manastırın bünyesinde yer alıyor.
Müze bölümünde ise dini sanat eserlerinin yanında, birisi 9x12 metre boyuyla Güney Amerika’nın en büyğü olmak üzere çeşitli tablolar ve tarihi objeler sergilenmekte.
Giriş ücreti 25 Soles ve pazartesiden pazara haftanın 7 günü 0900-1800 arasında ziyaretçilerini ağırlıyor. Boleto Religioso ya da Boleto Turístico del Cusco geçerli değil.
3. Basilica Menor de la Merced
Basilica Menor de la Merced, merkezde yer alan ve 16. yy’da inşa edilen barok mimarisi ve zengin süslemeleriyle öne çıkan bir kilise. Ayrıca kilisenin sol tarafında bir de müze bulunmakta.
Müzenin en önemli eseri ise "Monstrance of La Merced" adıyla anılan ve yaklaşık 22 kg altının yanında 1500’den fazla değerli taş ile süslenmiş, 1,2 metre uzunluğunda olan kutsal emanet kabı.
Bazilika içindeki paha biçilmez sanat eserleri ile diğerlerinden ayrılan kilisenin avlusu dışındaki bölümlerde fotoğraf çekimi yasak.
Tavanda çok iyi ahşap işçiliği göze çarpan müzede enteresan şekilde zeminin çok kaygan olduğu konusunda tüm potansiyel ziyaretçileri uyarmak isterim.
Giriş ücreti 20 Soles ve pazartesiden cumartesiye haftanın 6 günü 0830-1200 ve 1400-1700 arasında ziyaretçilerini ağırlıyor. Boleto Religioso ya da Boleto Turístico del Cusco geçerli değil.
4. Choco Museo (Çikolata Müzesi)
Choco Museo, Cusco’da çikolata ve kakao severler için es geçilmeyecek duraklardan biri. Daha çok bir mağaza olan Choco Museo’nun Peru’da 4 şubesi bulunuyor. Tabi müze kakao bitkisinin anavatanlarından biri olan Peru’da olunca beklenti de bununla orantılı olarak yükseliyor.
Misafirlerine, interaktif atölye çalışmaları da sunan müzeyi bizim listemize ekleyen yegane unsur ise kakao birasının tadına bakmaktı. Baktığımıza değdi mi? Bence evet, tadının beklediğimden daha iyi olduğunu söyleyebilirim.
5. Plaza de Armas
Plaza de Armas, kelime olarak “Cephane/Silah Meydanı” anlamına gelen ve Latin Amerika şehirlerinde merkezi konumda bulunan meydanlara verilen genel isim. Hatırladığınız üzere Lima’da bulunan ana meydan da aynı isim ile anılıyordu. Cusco Plaza de Armas ise gerek Inka döneminde gerek koloniyal dönemde ve tabi Peru bağımsızlığına kavuştuktan sonra da törenlere ve önemli kutlamalara ev sahipliği yapmış. Meydanın İnka İmparatorluğu’ndaki ismi bugüne paralel şekilde, “Savaş Meydanı” anlamına gelen “Huacaypata” imiş.
İspanyoların fethiyle birlikte meydanda yer alan inka yapıları yıkılmış ve yerlerine bence kültürel sömürü ve baskının simgesi sayılabilecek, başta kiliseler olmak üzere yeni binalar inşa edilmiş. Gezimizin merkezi olarak seçtiğimiz alana bakan, Cusco Katedrali ve Compañía de Jesús Kilisesi de bu meydanın önemli simgelerinden.
Bugün bizim gibi turistlerin buluşma noktası olarak anılan meydanda, İnka İmparatorluğu’nun en büyük hükümdarlarından biri olan Pachacutec’e ait bir de heykel bulunmakta.
6. Church of the Society of Jesus (Compañía de Jesús Kilisesi)
Yine Plaza de Armas'da bulunan Compañía de Jesús Kilisesi, Cizvitler tarafından 1576'da, eski bir İnka sarayı olan Amarucancha’nın kalıntıları üzerine inşa edilmeye başlanmış. 1650 yılındaki depremde yıkılan bina 1668 yılında tekrar inşa edilerek bugün gördüğümüz halini almış. Katedral ile aynı dönemde inşa edilmeye başlandıktan sonra Katedral’den daha görkemli olması, Başpiskoposluk ile Cizvit Kilisesi arasında bir üstünlük yarışı olduğu dedikodularını doğurmuş.
Kilisenin, iki görkemli kulesi ve iddialı taş oymaları ile ziyaretçilerini kendisine hayran bırakan dış cephesi kadar, iç mekanı da altın varaklı sunaklari heykelleri sanat eserleri gibi etkileyici unsurlar barındırmakta. Ayrıca içeride bulunan 21 metrelik sedir ağacından yapılan sunak da Peru’nun en büyüğüymüş
Kiliseye giriş ücreti 20 Soles ve pazartesiden cumartesiye haftanın her günü 0900-1145 ve hafta içi ek olarak 1300-1745 saatleri arasında ziyaretçilerini ağırlıyor. Boleto Religioso geçerli.
7. Cusco Cathedral (Cusco Katedrali)
Cusco Katedrali, Plaza de Armas'da bulunan şehrin en simgesel yapılarından biri. 1559 yılında inşasına başlanan katedral yine kültürel sömürgenin bir kanıtı olarak İnka İmparatoru Viracocha'nın sarayının kalıntıları kullanılarak aynı alan üzerine yapılmış. Sömürge döneminin en iddialı yapı projelerinden biri olan katedral, Iglesia de Triunfo adında giriş yapılan kilise, ortada katedralin kendisi ve en solda çıkış yapılan şapel Sagrada Familia ile 3 yapıdan oluşan bir kompleksin vücut bulmuş hali. Büyük ölçüde Gotik, Rönesans ve Barok stiller kullanılarak adeta ortaya karışık bir mimariyle yapılmış.
Katedralin içinde bölgenin sanatçılarının ellerinden çıkan eserlerden en önemlisi “Son Akşam Yemeği” tablosu. Bildiğimiz Son Akşam Yemeği’nin bir benzeri olarak resmedilen tabloda, ortadaki yemeğin “Cuy” olması Avrupalı tekniklerin yöresel lezzetlerle harmanlanmasının sempatik bir örneği olmakla kalmamış, "Cusco Okulu" (Escuela Cuzqueña) isimli, Avrupalı teknikleri bölgesel değerlerle yorumlayan sanat akımının da en iddalı eseri haline gelmiş.
Katedral’de pek çok altın ve gümüş eserle birlikte kutsal emanetlerin de sergilendiği bir müze görevi görmekte.
Katedrala giriş ücreti 40 Soles ve pazartesiden cumartesiye haftanın 6 günü 1000-1800 arasında ziyaretçilerini ağırlıyor. Boleto Religioso geçerli.
8. Plaza Tricentenario
Plaza Tricentenario, Plaza de Armas’ın üst tarafında bulunan nispeten daha küçük ve sakin bir başka Cusco meydanı.
Plasa de Armas kadar öne çıkmasa da Museo Inka’ya yakınlığı ile duraklarımız arasına giren meydan, Cusco kalabalığından kurtulup yerleşim bölgelerine daha yakından göz atıp, panoramik şehir manzarasına tanıklık etmek ve başarılı fotoğraflar çekmek için mantıklı bir seçim.
9. Museo Inka (İnka Müzesi)
Museo Inka, Cusco’nun en önemli müzelerinden biri belki de en önemlisi. Koloni döneminden kalan bir İspanyol Konağı’nın ev sahipliği yaptığı müzede inka seramikleri, tekstil ürünleri altın e gümüş objeler sergilenmekte. Sergilenen eserlere göz kulak olma konusunda oldukça iyi iş çıkaran kafatası trepanasyonuna uğrayan mumyalar için ise müzenin sessiz ev sahipleri diyebiliriz.
Machu Picchu veya diğer İnka kalıntılarını ziyaretlerini daha lezzetli kılmak için, İnka medeniyetine dair biraz daha fikir sahibi olma niyetiyle ziyaret ettiğimiz müze bize beklediğimizi verdi. Ayrıca, İnka İmparatorluğu’nun yanında İnka öncesi kültürler hakkında fikir sahibi olmak isteyenler için de doğru adres.
Müzeye giriş ücreti sadece nakit olmak üzere 20 Soles ve müze pazartesiden cumaya haftanın 5 günü 0915-1600 arasında ziyaretçilerini ağırlıyor. Boleto Turístico del Cusco geçerli değil. Müzede fotoğraf çekmek ne yazık ki yasak.
“*Kafatası trepanasyonu; çeşitli tıbbi ve dini nedenlerle en eski cerrahi yöntemlerden biri olarak bilinen kafatasında delik açma işlemi.“
10. Wall of the Seven Snakes (Yedi Yılan Duvarı) & 12, 13 ve 14 Angled Stones (12, 13 ve 14 Açılı Taşlar)
Wall of the Seven Snakes, Cusco’nun en eski sokaklarından biri olan “Hatunrumiyoc”(Büyük Taş) Sokağı’nda bulunan bir duvar. Duvar faklı boyuttaki taşların harç kullanılmadan mükemmel şekilde kenetlenmesiyle inşa edilmiş. Dolayısıyla, Qorikancha’dan da hatırlayacağımız mimari teknik burada gayet net şekilde gözümüze çarpıyor.
Adını ise bazı taşlara oyulan yedi yılan motifinden almış. İnka mitolojisinde önemli sayılabilecek olan yılan sembolü genellikle yeraltı dünyası ile ilişkilendirilmekteymiş.
Hatun Rumiyoc Sokağı’nda bulunan ve artık öğrenmiş olduğumuz mimari tekniğin en eşsiz örneği ise 12 köşesiyle kesilerek farklı açılarla birbirine tam uyum sağlayacak şekilde oturtulmuş taşın da içinde olduğu duvardır desek sanırım abartmış olmayız. Nedenini anlamadığım şekilde burası kadar popüler olmasa da 13 ve 14 köşeli taşların kullanıldığı duvarlar da varmış.
11. Kusicancha Ruins
Quechua dilinde “Kusi”, “neşe”, “mutluluk”, “şans” ya da “refah” anlamına gelirken “Cancha” ise “avlu”, “bahçe” gibi anlamlarda kullanılıyormuş. Dolayısıyla Kusicancha, "Mutluluk Avlusu" veya "Mutluluk Meydanı" gibi anlamlara gelmekteymiş. Yüzlerce yıl önceki “Mutluluk Avlusu”ndan geriye kalan Kusicancha Harabeleri, Qorikancha gibi bilinen İnka yapılarının gölgesinde kendine yer bulabilmiş.
Cusco’nun tarihi merkezinde bulunan harabeler, aslında Machu Picchu'nun kurucusu Pachacuti'nin doğup büyüdüğü saraydan geriye kalanlarmış. İnka dönemine ait soyluların evlerin ve blokların kalıntlılarının, kazılarla gün ışığına çıkarılmasını takip eden restorasyon süreci sayesinde, ziyaretçilere gördüğümüz hali ile ulaşmayı başarmış ve bugün hala İnka döneminde Cusco’daki günlük yaşamdan izler taşıyor.
Cusco’daki modern yapılar arasında sıkışıp kalan antik kalıntıların birden karşınıza çıkması, bana İstanbul’un her yerine dağılmış durumda olan ve her gün yanından geçerken hiç farketmediğimiz tarihi kalıntıların durumunu hatırlattı.
12. Qorikancha
Qorikancha, İnka İmparatorluğu'nun en kutsal ve en önemli tapınaklarından biriymiş. İsmi "Altın Avlu" anlamına gelen tapınak, adının hakkını veren cinsten bir zamanlar tamamen altın levhalar ve heykellerle kaplıymış. Bahçesinde de yine pek çok altın ve gümüş eser varmış. İnkaların Güneş Tanrısı İnti’ye adadığı tapınağın yapısı, dönemin mimari ve mühendisliğinin ne denli ileri olduğunun kanıtı niteliğindeymiş. Keza başka örneklerde de göreceğimiz üzere taşların birbine oturtulmasıyla inşa edilen yapı tarih boyunca pek çok depremden hasar almadan çıkmış.
İspanyol fethinden sonra, İspanyolların “Siz ahireti kurtarmaya bakın altına falan kafa yormayın.” mottosu ile, dünyevi ağırlıklarından kurtarılan yapı yıkılarak, temellerinin üzerine Santo Domingo Manastırı ve Kilisesi inşa edilmiş. Temele yakın duvarlarda hala Qorikancha’nın izleri görülürken, üst kısımda yükselen kilise kolonyal mimarinin tipik örneklerini sergiliyor. Yapı, tarih boyunca birbirinin üzerine basarak yükselen imparatorlukların temsili açısından değerlendirdiğimizde, bence eşsiz bir örneği simgeliyor.
Bugün müze görevi gören manastıra giriş ücreti 20 Soles ve pazartesiden cumartesiye haftanın 6 günü 0900-1700 arasında ziyaretçilerini ağırlıyor. Boleto Religioso ya da Boleto Turístico del Cusco geçerli değil.
13. Centro Qosqo de Arte Nativo (Cusco Yerli Sanatları Merkezi)
Centro Qosqo de Arte Nativo, Cusco’nun folklör ve dans geleneklerinin ziyaretçilerin beğenisine sunulduğu bir kültür merkezi. Peru’nun çeşitli bölgelerinden dans gösterilerini izleme fırsatı yakalayabileceğiniz merkezin asıl hedefi Peru’nun yerel halklarının kültürel mirasını korurken tanıtımını da üstlenmek.
Bizim de ziyaret sebebimiz olan dans performansı her akşam sahnelenmekte ve taklaşık 1 saat 15 dakika sürmekte. Boleto Turístico del Cusco sayesinde bedava giriş yapabileceğiniz gösteriye biraz erken giderseniz, kültür merkezi bünyesindeki müzeyi de yine ücretsiz gezebilirsiniz. Gösteriyi beklediğimizden çok daha keyifli bulduğumuzu da söylerek hakkını teslim edelim.
14. San Pedro Market (San Pedro Pazarı)
San Pedro Market, otelimizin hemen yanı başında bulunan Cusco’nun en büyük yerel pazarı. Kulesiyle gönlümüze taht kuran Gustave Eiffel’in bir öğrencisi tarafından 1925 yılında tasarlanan yapının demir çatısı belki de Eyfel Kulesi’ne uzak diyarlardan selam veriyordur.
İçerisinde bulunan pek çok tezgahta meyve sebzeden ete, şifalı otlardan geleneksel kıyafetlere çeşit çeşit ürünler bulmak mümkün. Lucuma, maracuyá gibi meyvelerin yanında maca ve coca yaprağı gibi yerel ürünlerin tadına bakarken, Cusco’nun yerel halkının alışkanlıklarına tanıklık etme fırsatı için ideal bir adres. Pazar ziyareti, bizim açımızdan sadece alışveriş yapmak için değil, Peru mutfağını deneyimlemek için de keyifli bir durak oldu.