Bir ağacın altında yaşadığı ve öldüğünde de aynı ağacın altına gömülmeyi vasiyet ettiği rivayet edilen bir dedenin hikayesi ile birlikte Dedeağaç diye anılmaya başlanan şehri gezme niyetindeyseniz buyrun.
14 Mayıs 1920 günü Yunan Krali I. Alexandros’un şehri ziyaret etmesiyle, Alexandroupoli ismini alan şehir 19. yy sonlarında iskan edilmeye başlanmadan önce, çeşitli Osmanlı beylerinin ve vakıflarının çiftliklerine ev sahipliği yapan bir bölgeymiş. İç kısımlarında hayvan yetiştiriciliği yapılan bölgenin kıyılarında ise küçük çaplı balıkçılık faaliyetleri yürütülüyormuş. 1872 yılında tamamlanan tren istasyonu ile birlikte çizilen modern planlar sayesinde şehirleşme başlamış. Akabinde yapılan liman ile de Edirne’nin limanı haline gelmiş ve şehrin yıldızı parlamaya başlamış. I. Balkan Savaşı’na kadar çok uluslu bir kimliğe sahip Dedeağaç’ta, Türklerle birlikte, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin ve diğer Avrupa milletlerinden vatandaşların birlikte yaşadığı güzel günler 20.yy ‘ın başında patlak veren isyanlar ve balkan savaşları ile son bulmuş. 1923 yılında Türkiye Yunanistan sınırının çizilmesiyle resmen Yunanistan’a bağlanan şehir 2. Dünya savaşı sırasında da Bulgar işgalinden payına düşeni almış. 2. Dünya savaşı sonrasında ise içinde bulunduğu Evros bölgesinin başkenti olmuş.
150 yıllık bir tarihe sahip şehrin merkezinde, bir cami dışında, Türk nufüstan tarihi izler bulmak çok zor olsa da, bugün neredeyse tüm restoranlarda Türkçe menü bulmak bir o kadar kolay. Bölgenin bitki örtüsü, fiyat performans eğrisinin tepelerinde dolaşan deniz mahsullerine eşlik eden uzolarla donatılmış masalardan oluşmakta.
Tabi şehir restoranlardan ibaret olmadığı için buyrun gezilecek yerlere;
Alexandroupoli Gezi Rotası İçin Tıklayın;
1)Evros (Meriç) Delta Milli Parkı
Türkiye- Yunanistan sınırını oluşturan Meriç Nehri’nin oluşturduğu delta, ev sahipliği yaptığı yaklaşık 300 çeşit kuş sebebiyle doğal koruma alanı ilan edilmiş. Kuşların yanında balıklar başta olmak üzere başka hayvanların da bulunduğu deltada iki de büyük lagün bulunuyor. Bot turuna da imkan veren havza da aracınızla ilerleyebilecek yol olsa da yolun durumunun çok kötü olduğunu söylemeliyiz. Bot turu organizasyonu için Loutra köyündeki bilgi merkezine uğrayabilirsiniz.
2)Old French Railway Station
1871 yılında yapılan istasyon binası bugün terkedilmiş durumda. Şehrin ilk binalarından biri olan yapı döneminde Osmanlı Devleti’ni Avrupa’ya bağlayan, Rumeli Demiryolu’nun 3 ana hattundan biri olan tren yolu üzerinde bulunduğundan şehrin iskan edilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
3)Dedeağaç Camisi
Şehir merkezinde, bulunan caminin girişini bulmak çok kolay değil. Bahçenin ana kapısı kilitli olan caminin arkasındaki küçük koridordan geçerek kapısına ulaşabilirsiniz. Arka bahçesinde mezarlar da bulunan şehrin tek camisinin yapım tarihi ne yazık ki belli değil. Balkan Savaşı sırasında 1912 yılında Bulgarlar tarafından yakılan cami 1921 yılında onarılmış. 1993 yılında ise tekrar yangın geçiren cami yeniden onarım görerek ibadete açılmış.
4)Dedeağaç Tarih Müzesi
Başta şehrin ve Trakya’nın tarihiyle alakalı olmak üzere 1000’den fazla kitaptan oluşan bir de kütüphaneye sahip müze, dijital ortama da aktarılmış, dergiler, gazeteler fotoğraflar ve yazılı diğer kaynaklarla bölge tarihi konusunda bir arşiv görevi görme iddiasında. Müze ziyaretçileri için Türkçe kılavuz da sağlamakta.
5)St Joseph Katolik Kilisesi
19.yy sonunda, Dedeağaç’ı iskan etme çalışmaları esnasında başta demiryolu inşası olmak üzere şehre pek çok Avrupalı çalışan gelmiş. Avrupalı katoliklerin ihtiyacı üzerine yapılan kilisenin inşası 1896 yılında başlasa da ancak 1901 yılında tamamlanmış. Batı Trakya’daki tek katolik kilisesi olan yapı biz gittiğimizde kapalıydı. Yaptığımız araştırmalar sonunda yılda bir kaç kez ayin için açıldığı bilgisine ulaştık.
6)Alexandroupoli Kütüphanesi
Eskiden tütün deposu olarak kullanılan bina, geçirdiği restorasyon sonrasında şehir kütüphanesi olma sorumluluğunu üstlenmiş durumda. Bahçesinde bir de kafe olan kütüphanenin duvarlarını şehrin eski fotoğrafları süslüyor.
7)Trakya Etnoloji Müzesi
1899 yılında yapılan müze binası zaman için de bir kaç kez el değiştirmiş olsa da 1998 yılındaki restorasyonu sonrasında müze olarak hizmet vermeye başlamış. Trakya kültürünü tanıma ve tanıtma misyonunu üstlenen müzeye ev sahipliği yapan bina, Dedeağaç’ta, günümüze ulaşam son neoklasik mimari örneklerden biriymiş. Müzede bölgenin eski yöresel kıyafetleri, mutfak gereçleri, tütün, şarap ve zeytinyağı üretimi merkezde olmak üzere tarım faaliyetleri hakkında ışık yakacak eserler sergilenmekte. Müzeye giriş ücreti 3 euro.
8)Alexandroupoli Müzik Okulu
Şehrin ilk hastanesi olan yapı bugün bir müzik okulu olarak kullanılmakta.
9)Dedeağaç Arkeoloji Müzesi
2200 metrekarelik yeni müze, sadece Dedeağaç değil, çevre bölgelerde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan eserleri sergileyerek, ziyaretçilerini Antik Çağ ile günümüz arasında bir yolculuğa çıkarıyor. Giriş ücreti tam 6.00 öğrenci 3.00 euro olarak fiyatlandırılmış. Müze salı günleri kapalı.
10)Kyklopas Çiftliği
Zeytinyağı üretim ile ön plana çıkan çiftlik bir aile işletmesi. Konunun meraklıları kadar, ürettikleri fesleğen, limon, portakal vb aromalı zeytinyağları ile, konuya uzak kişileri de çekmeyi başarabilmiş durumdalar. Fiyatlar çeşit ve boyutlara göre farklılık gösterse de 10 euro bandından başlamakta.