Batı Trakya’daki Türk nüfusu sayesinde düşündüğünüzden çok daha fazlasını bulabileceğiniz bir yer Gümülcine. Öyle ki bu ortak kültür zaman zaman Yunanistan’da olduğunuzu unutturacak boyutta.
Gümülcine, Roma İmparatorluğu döneminde, İstanbul ile Adriyatik kıyılarını birbirine bağlamak üzere yapılan Egnatia Yolu üzerinde kalan yerleşimlerden biriymiş. Böyle olunca şehrin yapılaşma süreci de Roma İmparatorluğu zamanına kadar uzanmakta.
Şehir 1361/1363 yıllarında Evrenos Gazi tarafından fethedilerek, Osmanlı idaresine geçmiş, 1913 yılında II. Balkan Savaşı sonrasında iki aylık süreyle bölgeyi yönetecek olan Garbi Trakya Türk Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti tarafından destek göremeyince bölge Bulgaristan’a bırakılmış. 1920’de gerçekleşen San Remo Konferansı sonrasında ise Yunanistan’a verilmiş. 20.yy’ın başına kadar, şehirdeki en kalabalık nüfusa sahip olan Türklerin oranı bugün yüzde 40’lara kadar gerilemiş durumda.
Gümülcine’de Nereleri Gezelim?
Gümülcine’yi gezerken küçük bir şehir olmasının avantajını kullanarak tüm noktaları yürüyerek ziyaret edeceğiz.
Gümülcine Yürüyüş Rotası İçin Tıklayın;
1)Gümülcine Kalesi & Bizans Surları
M.S. 4. yy’da yapılan surlar şehirdeki en eski yapı niteliğinde. İmparator I. Theodosius döneminde yapılan surlar şehrin tamamını çevreliyor olsa da bugüne kadar sadece bu bölüm ayakta kalabilmiş. Surların yüksekliği yapıldığı dönemde yaklaşık 10 metreymiş ve 12’si dikdörtgen, 4 tanesi de dairesel olmak üzere 16 kule ile destekleniyormuş. Yunan kaynaklarına göre, 1363 yılına kadar sağlam kalan surlar, Türklerin şehri fethetmesiyle ilk kez hasar almış ve buradan alınan taşlarla camiler yapılmış. Kuleler de dahil olmak üzere asıl yıkım ise 1910 yılındaki Bulgar işgalinde gerçekleşmiş.
2)Meryem Ana’nın Göğe Kabulü Kilisesi
Diğer dini yapılardan oldukça farklı bir mimariye sahip kilise Osmanlılar’ın şehri yönettiği dönem içinde kalan 1800 yılında yapılmış. Kilise’nin olduğu bölgede 16.yy kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla daha eski bir kilise varmış. İkonostasisi 1741 yılına tarihlenen kilise son restorasyonunu 1980’lerde geçirmiş.
İkonostasis; Ortodoks kiliselerinde, ana bölümü ile din adamlarına ayrılmış bölümü ayıran, genellikle ikonlarla süslenmiş mimari bölme duvarıdır.
3)Eski Cami
Yapım yılı tam olarak bilinmeyen cami, “Kiliseye Çevrilen Türk Eserleri” kitabına göre; 1678, 1853 ve 1920 yılında onarılmış ve son restorasyonunu 2002 yılında görmüş. Evliya Çelebi’nin çarşının tam ortasında olduğunu söylediği Cami orijinalinde kare plan üzerine kurgulanmış. Yine aynı kaynağa göre Bulgarlar tarafından 1912 yılında şehir işgal edildiğinde, tek şerefeli minare yıkılarak cami kiliseye çevrilmiş.1912 ve 1919 arasında Bulgar Ortodoks Kilisesi olarak kullanılan Caminin bünyesinde bulunan Sultan Murat’ın torununa ait türbe de bu dönemde yıkılmış ki mezarın açılarak kemiklerin Bulgar Kralı’na gönderildiği de anlatılar arasında. Bölgenin Fransız yönetiminde bulunduğu süreçte ise, cami Türklere iade edilmiş ve iki şerefeli minare camiye eklenmiş. Caminin bir de günümüze ulaşamayan bir sebili varmış.
4)Gazi Evrenos İmareti
Evrenos Bey tarafından yaptırılan imaretin yapım tarihi net olarak bilinmese de, 14. yy’ın 2. yarısına ait olduğu tahmin edilmekte. Erken dönem Osmanlı mimarisi örneklerinden sayılabilecek olan yapı kurulduğu dönemde, fakirlere, öğrencilere ve ihtiyaç sahiplerine yemek dağıtmak için kullanılmış. Yapının orijinal kitabesi 1912 yılında, Bulgar işgali esnasında tahrip edilerek, yerine Bulgarca bir yazıt eklenmiş ve Bulgar Ortodoks Kilisesi olarak kullanılmış. Mübadele sonrası terkedilen yapı, elektrik idaresi tarafından 1980’li yıllara kadar trafo olarak da kullanıldığı dönemde, oldukça hasar almış. Bir süre boş kalmasına müteakip restorasyon gören yapı, şu anda Rum Ortodoks Kilisesi Müzesi olarak kullanılmakta. Binanın minaresinin, ve mihrap nişinin olmaması cami olarak kullanılmadığına işaret etmekteymiş. Ters T yapılı bina, Bursa’daki Yakup Çelebi ve Nilüfer Sultan İmaretleri’ne benzese de, yaptıran kişinin saraydan olmaması sebebiyle bu yapılardan ayrılmaktaymış. Trakya’da, Osmanlı’nın vakıflar yoluyla yaptırdığı kamu yararına olan binaların ilki olmasının yanında, sadece Gümülcine’de değil, tüm Avrupa’da ayakta kalan en eski Osmanlı dönemi eserlerinden biri bu bina. Müze kapalı olduğu için biz ne yazık ki dışarıdan bakmakla yetindik.
5)Eski Çarşı
Osmanlı döneminden kalan çarşı, 1990’lı yıllarda yapılan çardaklarıyla bugün gördüğümüz halini almış. Bünyesinde çeşitli dükkanlar barındıran çarşı şehrin ilgi çekici noktalarından birine dönüşmüş durumda.
6)Yeni Cami
Kitabesinden anlaşıldığı kadarıyla, 1585 yılında Defterdar Ahmet Paşa tarafında yaptırıldığı düşünülen cami bugün şehrin merkezinde kalıyor. 1902 yılında genişletilen caminin içini İznik Çinileri süslemektedir. Caminin ait olduğu külliye kompleksinde ayrıca, kitaplık, çalışma odaları, çeşme, mezarlık ve türbe bulunmakta.
7)Saat Kulesi
Yeni Camii’nin yanında yükselen Saat Kulesi, II. Abdülhamit Dönemi’nde 1885’de yapılmış. Orijinal kitabesi hala mevcut olan kule yukarıya doğru daralan 4 kattan oluşmakta. Osmanlı’nın modernleşmesinin temsili olarak görünen saat kulelerinden biri olan yapı son restorasyonunu 1998 yılında geçirmiş.
8)Barış Meydanı
Etrafı kafe ve restoranlarla çevrili olan meydan trafiğine kapalı ve şehrin merkezi sayılıyor.
9)Aya Paraskevi Parkı & Kilisesi ve Kılıç Anıtı
1967 yılında ülkeyi yönetmeye başlayan Albaylar Cuntası döneminde yapılan anıt, adını dikey bir mermer sütun üzerine işlenmiş metal kılıçtan almaktadır.
Milli günlerde mozale alanı olarak kullanılan anıtın üzerinde yükseldiği meydan ise eski bir mezarlık. Mezarlık, 1946 yılında kamusallaştırılmış ve önce yeni definler yasaklanmış. Daha sonra ise mezarların nakli yapılmaksızın üzerine park ve kilise inşa edilmiş. Bahsi geçen kilise, Kılıç Anıtı’nın hemen arkasında yer almakta.
Kilise, şehrin koruyucusu olduğuna inanılan Azize Paraskevi’ye ithaf edilmiş ve her yıl 26 Temmuz’da anma törenlerine ev sahipliği yapıyor.
10)Yahudi Anıtı
Gümülcine’de yaşayan yaklaşık 1350 yahudi, şehri işgal eden Bulgarlar tarafından, 4 Mart 1943'te toplanarak Bulgaristan'da bulunan Lom Tuna Limanı'na gönderilmiş. Limandan bindirildikleri 3 mavnadan 1i batarken, diğer 2 mavnanın taşıdığı insanlar, Polonya'da bulunan Treblinka'ya transfer edilerek öldürülmüşler. 2004 yılında inşa edilen anıt, geçmişte şehrin bir parçası olan ve soykırımda hayatını kaybeden Yahudi nufüsu anmak maksadıyla yapılmış.
11)Aydınlatıcı Aziz Gregory Ermeni Kilisesi
Ermeni Kilisesi’nin kurucusu sayılan Surp Krikor’un adını taşıyan kilise ne yazık ki biz uğradığımızda kapalıydı. 190 yıllık kilise binası, şehirde bulunan Ermeni Cemaati’nin ayinlerine ev sahipliği yapmakta.
12)Komotini Arkeoloji Müzesi
Neolitik çağdan itibaren eserler barındıran müzede, Trakya ve Makedonya bölgesindeki antik şehirlerin detaylı bir haritası mevcut. Müzedeki en ilgi çekici eser ise kuşkusuz Roma İmparatoru Septimus Severus’un altından olan büstü. Müzeye giriş bileti 3 Euro ve müze salı günleri kapalı.
Buraya kadar gelmişken görmeden dönmeyin;
Gümülcine şehir merkezini bitirdikten sonra, aracınızla yaklaşık 40 dakikalık yolculuk sonrasında ziyaret edebileceğiniz 2 yer daha önereceğiz.
Gümülcine - Polyanthos - Porto Lagos Rotası İçin Tıklayın;
13)Polyanthos(Narlıköy) Köprüsü
17 veya 18. yy’da inşa edildiği tahmin edilen köprü Yassıköy ile Narlıköy’ü birbirine bağlamak için yapılmış. Yunanistan Kültür Bakanlığı'na ait “Yunanistandaki Osmanlı Mimarisi” kitabında köprünün Osmanlı dönemi eserlerinden olduğu belirtiliyormuş. Ana açıklığı yaklaşık 22 metre olan köprü günümüzde kullanılmamaktadır.
Köprüye ulaşan toprak yol bizim gittiğimiz dönemde çökmüş durumdaydı bu sebeple, arabamızı bırakarak, yaklaşık 10 dk yürüyüş ile köprüye ulaşabildik. Aracımızı bıraktığımız noktayı yıldız ile işaretledik.
14)Vistonida Gölü & Porto Lagos
Adını geçmişte yaşan Vistonlardan alan göl, Trakya’daki en büyük gölmüş. Ayrıca koruma altında olan bölge pek çok göçmen kuşun da durağı. Denizle olan kanallar bağlantısıyla suyu tuzlu olan gölün kıyısında küçük bir balıkçı kasabası olan Porto Lagos bulunuyor. Bu kasabayı özel kılan detay ise, gölün üzerinde kartpostallara poz verircesine konumlanmış olan Agios Nikolaos Manastırı ve Panagia Pantanassas Kilisesi.
Gümülcine Yeme-İçme Önerileri
Gümülcine gastronomi şöleni vadeden yerlerden biri değil. Ancak yine de bu restoran önermeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Merkezi bir konumda bulunan ve tercihimiz olan “Greek Butcher” menüsünü ikiye ayırmış durumda. Köfte, hamburger, dürüm gibi standart lezzetlerin yanında menüde bulunmayan fakat kasap bölümünde bulunan bol miktarda üst sınıf et içerisinden seçtiklerinizi de parça başına +9 Euro bedel karşılığında pişirip servis ediyorlar. Izgara sebze, bonfile, hamburger ve flap steak denediğimiz restoranda yediğimiz her şeyi çok beğendik.