Evimizden çıktığımız 2 Eylül’den sonra, 2 gece uçuşu, 1 Miami günü ve sabah da tarihi merkezi gezip sonunda ilk kez otel yüzü gördük. Sonra tabi ki zaman kaybetmemek için Lima’nın kalan yerlerini gezmek üzere tekrar yola koyulduk.
Akşam için gezmeyi planladığımız bölge, adını çokça duyduğumuz Barranco’ydu. Biz de planımıza sadık kalarak hem akşam yemeği hem de gezinti için Uber ile geldiğimiz Barranco’nun sokaklarını arşınlamaya başladık.
Barranco, tarihi merkezin aksine, Lima’nın Pasifik kıyısına bakan tarafında konumlanmış. Bu bohem mahalleyi gezmek için en uygun başlangıç noktasının merkezde bulunan Plaza de Armas olduğuna kanaat getirdik ve aşağıdaki durakları görmeden otele dönmeme kararı aldık. Önceden planladığımız üzere aşağıdaki rota çerçevesinde bir gezinti yaptık;
Barranco Yürüyüş Rotası için Tıklayın;
1. Plaza de Armas Barranco(Parque Municipal de Barranco)
Gündüz tarihi merkezdeki curcunadan sonra ışıkların da etkisiyle, bizde son derece sakin ve romantik bir izlenim yaratan Plaza de Armas Barranco, yukarıda da bahsettiğim üzere bölgenin merkezi konumunda. Etraftaki palmiyeler, heykeller, tarihi binalardan oluşan bu kompozisyonu, gündüz görememiş olsak da, akşam ışıkları altında oldukça beğendiğimizi söyleyelim. Bu arada bahsi geçen binalardan biri de 1922 yılından beri hizmet veren bir kütüphane. Akşam saatlerinde yerel müzisyenlerin performans sergilediğini duyduğumuz meydanda, payımıza düşeni alıp yolumuza devam ettik.
2. Puente de los Suspiros (İç Çekişler Köprüsü) ve Bajada de los Baños: Romantizm ve Sanatın Buluştuğu Yer
Barranco’nun en ünlü simgesi nedir deseler herhalde cevap Puente de los Suspiros(İç Çekişler Köprüsü) olurdu. Efsanelere göre, köprünün yolcuları nefeslerini tutarak geçerse dilekleri kabul oluyormuş. Biz de efsanelere kulak verip, bir nefeste köprüyü geçerek, aşağıya inip Bajada de los Baños’a ilerledik.
Duvarlardaki grafitiler ve küçük butiklerle, kafelerin arasında adeta açık hava galerisinde yürüyormuş hissiyle ilerlediğimiz patikanın adı Bajada de los Baños.
Cadde, Pasifik Okyanusu’na doğru iniyor, keza zamanında bu patikayı balıkçılar denize giderken ve dönerken kullanıyormuş. Caddenin sonuna doğru yüzümüze gelen esintinin keyfiyle, Murathan Mungan’ın hakkını teslim ederek başlıyoruz mırılandanmaya;
”Geçse de yolumuz bozkırlardan
Denizlere çıkar sokaklar”
3.Iglesa La Ermita ve Santísima Cruz Kilisesi
Parque Municipal de Barranco’da bulunan La Ermita, Barranco'daki ilk ve en eski kiliseymiş, fakat pek bakımlı olduğu söylenemez 18. yüzyılda kerpiç ile yapılan bina, efsaneye göre denizde kaybolan balıkçılara yol gösteren mucizevi bir ışığın görüldüğü yere yapılmış. 1974’te depremde aldığı hasar sonrası ne yazık ki kapılarını kapatmış ve ziyaretçi kabul etmiyor fakat hemen karşısında bulunan ve 20.yy başında inşa edilen Santísima Cruz Kilisesi (Kutsal Haç Kilisesi)’nin barok iç tarzı ve dini sanat eserleri görülmeye değer.
4. Calle la Ermita: Bohem Sokakların Gizemi
Pasifik Kıyısı’nın ötesine şimdilik geçme niyetimiz olmadığı için, sonundan geri döndüğümüz Bajada de los Baños'tan yukarıya doğru çıkarak Calle la Ermita'ya geçiyoruz. Yine gelmeden önce yaptığımız araştırmalar sonucunda, karakteristik bir sokak olduğunu öğrendiğimiz Calle la Ermita adını küçük bir şapelden almaktaymış. Eski kolonyal ahşap evlerin balkonları arasından, sanat galerilerinin vitrinlerine göz atarak, çağdaş sanattan anlıyormuşuz gibi davranarıp yolumuza devam ediyoruz.
5. Puente Montero Bernales ve Çevresindeki Sanat Alanları
Calle la Ermita'ya oldukça yakın olan, Puente Montero Bernales, Puente de los Suspiros kadar ünlü bir köprü olmasa da, Barranco'nun dokusunda yer etmiş noktalardan biri.
Köprünün etrafında ve altındaki sokaklardaki duvar resimlerinin her biri benzerine az rastlanır nitelikte. Mahallenin açık hava sanat galerisi özelliğini pekiştiren murallar arasında bizim favorimiz ise; Puenta de Los Suspiros’un hemen yanında yer alan, El Hogar de un Suspiro by Jade Rivera.
Küçük gezintimiz sonrası ayaklarımız kendiliğinden canlı müzik seslerine doğru yolu arşınlamaya başlayınca, “Neden bir Pisco Sour içmeyelim ki?” sorusuna verecek bir cevabımızın olmadığını oturduğumuz masada anlıyoruz.
Lima’daki ilk akşam yemeğimiz sonrası, Türkiye’deki uber açlığımızı giderip otele geçtik. Yarın yolumuz uzun…