Bu yazıda sadece Peru’nun değil, Güney Amerika’nın da sembol şehir merkezlerinden biri olan Lima tarihi merkezini keşfediyoruz. Bu detaylı gezi rehberinde, Convento de San Francisco'nun gizemli katakomplarından Lima Katedrali'ne, Palacio de Gobierno'daki nöbet değişim töreninden Pisco Sour'un doğduğu efsanevi Gran Hotel Bolívar'a kadar, en önemli gezilecek yerleri ve ziyaret ipuçlarını bulacaksınız. Lima yürüme rotası ve daha fazlası için aşağıya doğru inmeye başlayabilirsiniz.
Lima için, Peru’da geçirdiğimiz takvimin ilk ve son gününü ayırmayı planlamıştık, zaman sınırlı olunca da bavullarımızdan kurtulur kurtulmaz şehri gezmeye en doğru yerden yani Lima tarihi merkezden başlayalım dedik. Gelmeden önce bizim de aklımızda Lima’da ne yapılır sorusu olduğu için öncesinden Lima gezilecek yerler listesini hazırlamıştık. Gezilecek pek çok yer olmasına ve sokaklarda yürümenin bile insanı keyiflendirmesine rağmen, bizim için ön plana çıkan yerleri sıralayarak Lima gezilecek yerler listesini kendimizce oluşturup aşağıdaki rotayı takip ettik;
Lima Tarihi Merkez Yürüyüş Rotası için Tıklayın;
1)Convento de San Francisco - Tarihi Kütüphane ve Katakomplar
Bazilika ve Manastırdan oluşan Convento de San Francisco’nun temelleri 1546 yılına dayanmakta.1673’de tekrar yapılan bina ise 18.yy boyunca genişletilerek bugün gördüğümüz ihtişamlı halini alarak 70 m yükseklik ve 30 m genişliğe ulaşmış. Endülüs izleri taşıyan binanın, iç avlusunu süsleyen mozaikleri de görülmeden geçilmeyecek cinsten.
İtalyan Aziz Fransuva’ya bağlı Fransiskenler tarafından kurulan kilise ve manastır, tarikatın dünya görüşüne uygun olarak eğitim ve sosyal yardım hizmetlerinde de kullanılmış. Manastırda bugün hala 42 kesiş yaşamaktaymış.
Manastırın altında yer alan ve sömürge döneminde kullanılan halk mezarlığı ise binanın turistler açısından en ilgi çekici hale gelme sebebi. Sömürge döneminde kullanılan katakomplarda 70.000 kişinin gömülü olduğu tahmin edilmekteymiş. 17. yy boyunca devam eden defin işlemleri 1808 yılında yasaklanana kadar devam etmiş. Ancak manastırda görev alan kesişlerin defin işlemleri hala buraya yapılmaktaymış ki en son defin işlemi 7 ay önce gerçekleşmiş. Fotoğraf çekmek yasak olduğu için ne yazık ki içeriden bir görsel paylaşamıyorum.
Manastırın kütüphanesi, sahip olduğu, bazıları 17.yy’dan kalan, din, felsefe ve coğrafya gibi konuları içeren, yaklaşık 25.000 ciltlik eser ile Latin Amerika’nın önemli koleksiyonlarından biri olarak ön plana çıkmakta. Kitapların restorasyonları bizzat kesişler tarafından yapılmaktaymış.
Giriş kişi başı 20 Sol.
2)Catedral de Lima -Sömürge Mimarisi ve İnka Motifleri
Plaza de Armas’ın doğusunda bulunan Catedral de Lima ruhani yönünün yanında, yapımına Pizarro’nun emriyle başlandığı için İspanyol sömürgeciliğinin siyasi bir simgesine de dönüşmüş. Ahşap bir şapel olarak inşa edildiği 1535’den bu yana geçirdiği pek çok depremin ve yılların etkisiyle zaman zaman yaşadığı yeniden inşa süreçleri sonunda bugün gördüğümüz halini almış. Bugün gördüğümüz yaklaşık 84 metre uzunluğunda ve 46 metre genişliği ve ayrıca sahip olduğu 2 çan kulesi ile birlikte yıllar bu binaya yaramış diyebiliriz. 14 şapelli bina, neoklasik dokunuşların yanında ana hatlarıyla İspanyol Rönesans planına göre şekillenmiş diyorlar, ben diyenlerin yalancısıyım. Mimarlar her ne kadar İspanyol olsa da, inşaatta çalışanların Incalar olduğu düşünülmekte. Bu da sömürü mimarisinin en büyük ironisidir herhalde.
Lima Katedrali’ni Avrupalı muadillerinden ayıran özelliklerden biri ise eserlerinde yerlilerden izler taşıması. Şapellerdeki Inti(Güneş Tanrısı) ve And Haçı desenleri ve yerel hayvan figürleri gibi İnka ve And motiflerinin bilinçli bir şekilde işlendiği düşünülmekte. Kaldı ki hristiyan misyonerlerin bölgeye geldiğinde, “Biz de yabancı değiliz ya bizim dayı tarafı hep güneş tanrısından geliyor.” konseptli çalışmalar yapıp, örneği İsa’yı Güneş’in oğlu gibi göstererek yerel halkın ilgisini çekmeye çalışmışlar. Bu sebeplerle, bölgedeki aziz heykelleri ve resimlerinin baş kısmında Avrupa’daki örneklerde olduğu gibi hare değil direkt olarak güneş motifi mevcut.
Lima Katedrali’nde Pizarro’ya ait olduğu düşünülerek sergilenen mumyanın 1977 yılında sahte olduğu anlaşılmış ve Pizarro’nun kemikleri gizli bir duvar bölmesinde kurşundan bir kutu içinde bulunmuş, ve girişte sağ taraftaki koridorda sergilenmeye başlanmış.
Flaş kullanmanın yasak olduğu mekanda, sakin fotoğraflar çekebilmek için ziyaretin saatlerinde yapılması daha faydalı olabilir. 45 dakikalık İngilizce ve İspanyolca rehberli turlara katılmak da keyfinize bırakılmış durumda.
Ziyaret Saatleri ve Giriş Bilgileri
- Ziyaret Saatleri: Pazartesi – Cumartesi, 09:00 – 17:00 arası (Pazar günleri kapalıdır
veya sadece ayin saatinde açılır).
- Giriş Ücreti: 30 Sol
3)Plaza de Armas de Lima - Şehrin Kalbi
Plaza de Armas, şehrin kalbi sayılabilecek, Lima’nın yanısıra tüm Peru için önemli bir tarihi merkez. Francisco Pizarro 18 Ocak 1535’de “Obamızı buraya kuracağız.” diyerek bu meydanı çevirmiş ve sonra olaylar gelişmeye başlamış. Merkez etrafında gelişen şehirlerin güzel bir örneği de böylece hayat bulmuş. Lima tarihi yapıları da bu merkez etrafında yükselmeye başlamış.
4)Palacio de Gobierno del Perú - Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Değişen Nöbet Töreni
Peru Cumhurbaşkanı konutu ve ofisi olarak hizmet veren Palacio de Gobierno del Perú, Plaza de Armas’ın kuzeyinde yer alıyor.
1935 yılında yine şaşırmayacağınız üzere Pizzarro tarafından saray alanı olarak seçilen bölgede yükselen ilk bina, Taulichusco liderinin evinin üzerine yapılarak dosta güven düşmana korku vermiş. Yine yüzyıllar boyunca başta depremler olmak üzere pek çok çevresel faktörden etkilenen saray pek çok kez yıkılıp son halini 1937 yılında atılan temelden sonra almış.
Sarayın önünde her gün 11.40’da gerçekleşen nöbet değişimi ise turistik bir şölene dönüşmüş durumda. Ana kapı önünde gerçekleşen seremonide görev alan askerlerin Peru Bayrağı renklerinde değil de mavi beyaz üniforma giyiyor olmalarının sebebini merak edince değişik bir tarihi bilgiye ulaşmam çok zor olmadı. Peru’nun bağımsızlık mücadelesindeki kilit isim ve aynı zamanda Peru’nun ilk devlet başkanı José de San Martín’in ordusu, İspanyol sömürgecilerle yaptığı savaşta bugün Arjantin’in de bayrak renkleri olan mavi-beyaz üniforma ve bayrak kullanıyormuş. Dolayısıyla bugün cumhurbaşkanlığı önünde bu bağımsızlık mücadelesinin izleri hala izleyicileri selamlıyor.
Sarayın sadece özel izinle gezilebildiğini hatırlatır ve fotoğraf çekimin de ön cephede serbest olduğunu belirtmek isterim. Nöbet değişim törenini rahatça izlemek için ise 11.30 gibi alanda yer almak gerekiyor.
5)Portal de Escribanos - Kolonyal Dönemin Noter Merkezi
Sömürge dönemi devlet belgelerinin hazırlayıp onaylayan ve mühürleyen yazmanların çalışma alanı olan Portal de Escribanos, döneminin noter merkeziymiş desek sanırım hata yapmış olmayız.
Günümüzde antikacılar ve hediyelik eşyacılarla kitapçılara ev sahibi yapan bugün gördüğümüz bina kompleksi 17.yy’da yapılmış.
Kurulan ilk yapılarda, Pizarro’nun 18 Ocak 1935 tarihinde “Ciudad de los Reyes” adıyla Lima’yı kurmasının ilan edildiği yazılı beyan burada görev yapan yazmanlar tarafından kopyalanıp mühürlenerek arşivlenmiş. Ayrıca yine Pizarro’nun babasının tarlasıymışçasına askerlerine dağıttığı toprakların tahsis belgeleri de yine burada yazılı hale getirilmiş.
6)Casa de Correos y Telégrafos -Tarihi Postane ve İlk Pulun Sergilendiği Müze
1987 yılında, Peru’nun modernleşme sürecinin bir parçası olarak inşa edilen Casa de Correos y Telégrafos postane ve telgraf merkezi olarak kullanılmış. Günümüzde aynı binada hizmet veren müzede, 1857 yılında basılan Peru’nun ilk posta pulu sergilenmekte.
7)Convento de Santo Domingo - Amerika Kıtası'nın İlk Üniversitesi
1535 yılında kurulan Convento de Santo Domingo , Domikien Tarikatı’na bağlıymış ve dominikenlerin dünya görüşüne paralel şekilde bir eğitim merkezine dönüşmüş. Öyle ki 1551 yılında bu kilise bünyesinde kurulan San Marcos Üniversitesi, Amerika kıtasında kurulan ilk üniversite olarak kabul edilirken bugün hala devlet üniversitesi olarak hizmete devam etmekteymiş.
Endülüs esintili çinileriyle sanatsal bir tatmin de sağlayan kilise, en çok aziz mezarı bulunduran yapılardan biri olarak tanınmaktaymış. İş böyleyken zamanla da bir hac merkezine dönüşmüş diyebiliriz.
Giriş kişi başı 20 Sol.
8)Iglesia de San Agustín - Aziz Augustinus Heykeli
Temelleri 16. yy’da atılan bir diğer kilise olan Iglesa de San Agustin, 18. yy itibariyle bugün gördüğümüz halini almış. Agustinyen tarikatı tarafından kurulan kilise, barok yapıdaki cephesinin ortasında yer alan Aziz Augustinus heykeli ila dikkat çekmekte. Lima’nın kolonyal döneminde eğitimli elitler ve yüksek ruhban sınıfı kilisenin gediklileri arasındaymış.
9)Iglesia de La Merced - Bağımsızlık Bildirgesinin Okunduğu Kilise
İlk kez 1535’te kurulan Iglesia de La Merced bugün gördüğümüz halini diğer binalarda olduğu gibi geçen yüzyıllar içinde almış. Görkemli giriş kapıları ve içindeki heykellerle dikkat çeken yapı Lima’da kurulan ilk kiliselerden biri olması sebebiyle önemli bir yere sahip.
8 Temmuz 1821’de, Peru’nun bağımsızlığını ilan ettiğinde, General San Martin’in onayı ile bağımsızlık bildirgesinin ilk kez halka açık şekilde burada okunması, kilisenin, Peru’nun siyasi tarihinde de önemli bir role bürünmesini sağlamış.
10)Jirón de la Unión - Tarihi ve Canlı Alışveriş Caddesi
1535’de Lima’nın kurulmasından sonra oluşturulan Jirón de la Unión Caddesi tarih boyunca önemini koruyarak, 20.yy itibariyle de prestijli bir alışveriş caddesine dönüşmüş.
Sokak müzisyenlerinin keyifli notalarının çınladığı cadde, bu listede yer alan bazı tarihi binaların yanında, eski sinema salonlar ve alışveriş pasajlarına da ev sahipliği yapmakta.
Ayrıca Şili’nin ilk devlet başkanı Bernardo O’Higgins, hayatının son döneminde yaşadığı sürgün yıllarını bu cadde üzerindeki evinde geçirmiş.
11)Plaza San Martín - Özgürlük Heykeli
Şehrin en önemli meydanlarından biri olan Plaza San Martin, 1921 yılında Peru’nun bağımsızlığının 100. yılında inşa edilmiş. Adını, artık tanıdığınız General San Martin’den alan meydan, üzerinde isim babasının bir de heykelini barındırmakta.
San Martín Heykeli’nin kaidesinde bulunan özgürlük tanrıçasının tacı ise lama figürü olarak tasvir edilmiş.
Zamanla şehrin kimliğine dönüşen meydan, mitinglerden konserlere, protestolardan kutlamalara kadar pek çok olaya sahne olmuş ve olmaya da devam ediyor.
12)Gran Hotel Bolívar - Pisco Sour'un Doğduğu Yer
Plaza San Martin’in tam karşısında olan efsanevi Gran Hotel Bolivar, 1924 yılında hizmet vermeye başlamış. Peru’nun ilk lüks oteli sayılan yapılan binanın misafirleri arasında, Ernosto Che Guevera, John Wayne, ve Pablo Neruda gibi pek çok önemli figür bulunmuş.
Bazı şehir efsanelerine göre Pisco Sour bu otelin barında bulunmuş ve hala dünyadaki en iyi pisco sour, otel içinde olan Bar Catedral’de içilirmiş.
Bu arada otelin ve San Martin Meydanı’nın görsel bütünlüğünü ve estetiğini korumak için, ön cephede neon reklam ya da tabela kullanılmıyor olması, ülkemiz adına da kıskanılacak cinsten bir hareket bence.
49 Sol karşılığında “Catedral Boy” Pisco Sour içtikten sonra otele dönüş yolunu tuttuk, keza bavullarımızı alıp havalimanına geçme saatimiz gelmişti.