İspanya denilince akla gelen, futbol bağlarımızın pek güçlü olduğu, nedenini bilmediğimiz bir sempati duyduğumuz, Katalanların göz bebeği Barselona’da nereler gezilir, ne yenilir, ne içilir, ne yapılır gibi sorularınız varsa bende de cevapları var. Sadece sorularına cevap arayanları değil, sorunlarınızla baş etmek için bana ihtiyacı olmayanlara da selam ederek yazıma başlıyorum.
Acelesi olanlara; Barselona için 3 sebep:
1-Gaudi
2-Dünyanın En İyi Barları listesindeki başarısı
3-Tapas
Ne Zaman Gidelim?
Tipik akdeniz iklimi düşünüldüğünde yazların öldürücü sıcaklarından muzdarip olmayacaksanız bunun yanında bir de kalabalıktan da rahatsız olmuyorsanız yaz mevsimi mantıklı olabilir. İlkbahar ve sonbaharda ise kalabalığı nispeten bertaraf etmenin avantajını yaşarken plajları muhtemelen şöyle uzaktan görüp geçecek olmanız bir dezavantaj olabilir. Geriye kalan kış aylarıysa muhtemelen uçak biletlerinin de konaklamanın da en ucuz olacağı mevsim olarak kayıtlarımıza geçiyor. “Biraz soğuk biraz yağmur bize ne yapar ki, mühim olan aynı bütçeyle daha çok gezmek.” diyenler Christmas market ve yılbaşı gibi özel günleri göz önünde bulundurabilir.
Nasıl Gidelim?
Sabiha Gökçen Havalimanı ve İstanbul Havalimanı’nın yanında, İzmir’den de Barselona’ya direkt uçuş bulmak mümkün. Türk firmaları ile birlikte İspanyol firmalarının da İstanbul’dan uçuşları mevcut, dolayısıyla bilet bakarken çerçevenizi genişletebilirsiniz.
Uçaktan inip şehre nasıl gideceğinize karar veremiyorsanız;
Havalimanı otobüs servisi Aerobus. Her iki terminalden de kalkan otobüsler, kalktığı terminalin numarasına göre A1 ve A2 adını alıyor. Sabah 05.00 ile gece yarısı 00.30 arasında, 5-10 dakikalık periyotlarla kalkan otobüsler, Plaça Espanya, Gran Via-Urgell, Plaça de l’ Universitat - Plaça Catalunya duraklarında duruyor. Ortalama 35 dakika Biletler tek yön 12.25, gidiş dönüş 18.50 euro. Dönüş biletini 90 gün içerisinde kullanmanız gerekiyor.
Gündüz saatlerinde 46 numaralı, gece ise N16, N17 ve N18 kodlu otobüsler 20 dakikada bir kalkıyor ve bilet ücreti 2.65 euro. Yaklaşık 60 dakikada Plaça Espanya’ya varıyor, yani El Born gibi bir bölgede kalıyorsanız başka bir yönteme ihtiyaç duyacaksınız. Bu otobüsler toplu taşıma aracı olduğu için ayakta yolculuğu ve kalabalığı göze almak gerekiyor.
05.42 ile 23.38 arasında 30 dakikada bir hareket eden tren ise yaklaşık 40 dakikada Barselona’ya varıyor. Tren istasyonu 2 numaralı terminalde bulunuyor bu sebeple varışınız 1 numaralı terminale ise, bedava olan ring servisi kullanarak 2 numaralı terminale geçiş yapmalısınız. Ring seferler her beş dakikada bir kalkıyor. Tren Clot, Passeig de Garcia ve Barcelona Sants istasyonlarında duruyor ve bilet tek yön için 4.90 euro.
L9 metro hattını kullanmak isteyenler metroya her iki terminalden de, M logosunu takip ederek ulaşabiliyor. Metro direkt olarak şehir merkezine ulaşmadığı için konaklayacağınız yere göre aktarma yapmanız gerekebilir.
Taksi ise ödeyeceğiniz 30-35 euro karşılığında sizi 30 dakika içinde Barselona’ya ulaştırıyor.
Nerede Kalalım?
İstanbul gibi katmanlı bir yapıdan oluşan Barcelona’nın eski merkezini içinde barındıran Ciutat Vella ve nispeten genişleme dönemi sonrası yerleşimin arttığı Eixample bizim favori bölgelerimiz oldu. Her ne kadar, Ciutat Vella bölgesi için, yabancı sitelerde tehlikeli olabileceği konusunda yorumlar olsa da, bizim tehlike anlayışımız ile Avrupalıların anlayışı arasında dağlar kadar fark olduğunu hatırlatmak isterim. Dolayısıyla telefonunuza ve cüzdanınıza sahip çıkıp keyfinize bakabilirsiniz diyorum.
Nereleri Gezelim?
Bizim 2.5 gün ayırabildiğimiz Barselona’da gezilecek pek çok yer, tadı çıkarılacak pek çok sokak var. Otelin konumuna göre yaptığımız sıralamada varış günü öğleden sonra nispeten daha yakın lokasyonları seçerken, 2. gün ve 3. gün de daha uzak noktaları sıraladık. Dolayısıyla siz de otelinizin konumuna göre yeni rotalar oluşturabilirsiniz.
1. Gün
1.Gün için izlediğimiz rota;
1.Gün İzledimiz Yürüyüş Rotası için Tıklayın;
1)Ciutadella Parkı
Bugün üzerinde gezindiğimiz park aslında bir zamanlar görkemli bir kaleymiş. 1714 yılında, İspanya Veraset Savaşı’ndan sonra Kral V. Felipe’nin şehri kontrol altında tutmak (ya da cezalandırmak) için yaptırdığı kale, 19. yüzyılda yıkılmış ve 1888 Evrensel Sergisi (Universal Exhibition) için park haline getirilmiş. Parkın adı da bu sebeple Türkçemize “kale, hisar” gibi kelimelerle çevirebileceğimiz “Ciudadela” kelimesinden gelmekte.
30 hektarlık bir alana yayılan parka giriş ücretsiz ve üzerinde pek çok turistik nokta barındırıyor.
Anıtsal Şelale (Font de la Cascada): Josep Fontseré tarafından tasarlanmasına rağmen genç Antoni Gaudí‘nin de katkıları olan görkemli bir fıskiyedir.
Katalonya Parlamentosu (Parlament de Catalunya): Parkın içinde bulunan eski cephanelik binasında yer almaktadır.
Zafer Takı (Arc de Triomf): Parkın girişlerinden birinde bulunan Tak modern tarzda inşa edilmiş. Adından, askeri bir başarıyı taçlandırmak gibi bir maksadı olduğu zannedilse de, aslen Zafer Takı 1888 yılındaki sergi öncesi şehrin kültürel ve ekonomik başarısını temsilen inşa edilip alan için anıtsal bir kapı vazifesi görmeye başlamış.
2)Bansky Museum
2020 yılında “The World of Banks” adıyla sergi olarak başlayan serüven yoğun taleple birlikte 2022 yılında kalıcı olarak müzeye dönüştürülmüş. 3 kattan oluşan müze, 3 130’dan fazla eser barındırırken, bu eserlerin büyük kısmı ne yazık ki orijinal değil. Çoğunlukla replika eserlerin sergilendiği müze bu sebeple tartışmalara da konu olmaktaymış. Replika da olsa Bansky’nin eserlerini bir arada görüp vizyonuna tanıklık etmek isteyenler için iyi bir destinasyon olsa da, sanatçının bazı orijinal eserlerini görmek isteyenler Moco Museum’u ziyaret edebilir.
Rehberli tur ve atölye seçenekleri de sunan müzede yetişkin biletleri için belirlenen fiyat 14 euro.
Bansky Museum Biletleri İçin Tıklayın;
3)Katalan Müzik Sarayı
1908 yılında inşa edilen yapı, 1997 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Katalan Korosu için yapılan bina, mimarisinde gotik ve mağribi unsurları birlikte barındırıyor. Bu sebeple, renkli seramik işçiliği ve canlı dokusuyla oldukça ilgi çekiyor.
Konser salonu ise su damlası şeklinde tasarlanmış ve cam kubbesi sayesinde içeri aldığı gün ışığı ile, Avrupa’da gündüzleri tamamen doğal ışıkla aydınlatılan tek konser salonuymuş.
Sarayı ziyaret etmek için, canlı performanslara katılabileceğiniz gibi, 18 eurodan başlayan, rehberli ya da rehbersiz turları da değerlendirebilirsiniz.
Katalan Müzik Sarayı Konser Biletleri ve Rehberli Turlar İçin Tıklayın;
4)Picasso Museum
Barselona’daki Picasso Müzesi (Museu Picasso), dünyaca ünlü İspanyol ressam Pablo Picasso’nun (1881–1973) sanatsal kariyerinin erken dönemlerine odaklanan en önemli müzelerden biridir.
1963 yılından bu yana sanat severleri ağırlayan müze, Pablo Picasso hayattayken açılan ve eserlerine adanan ilk müze olma özelliğinde. Sanatçının sanat hayatına başladığı ve eğitim aldığı Barselona şehri ile bağlarını ölümsüzleştiren müze, Picasso’nun yakın dostu Jaume Sebartes’in fikri ile kurulmuş ve koleksiyonun büyük kısmı da yine Sebartes tarafından bağışlanmış.
14 yüzyılda kalma bir binada yer alan müze barındırdığı eserlerle, Picasso’nun daha çok erken dönem yıllarına odaklanmaktadır. Bu bağlamda, sanatçının Barselona’da eğitim aldığı dönemde ürettiği pek çok eser de müze bünyesinde yer alıyor. Müzede bulunan en önemli tablo ise kuşkusuz Bilim ve Hayırseverlik (Ciència i Caritat). Ayrıca, Picasso’nun, Diego Velázquez’in ünlü tablosu Las Meninas üzerine yaptığı 58 farklı yorumdan Las Meninas Serisi de yine müzede ziyaretçilerini bekliyor.
Kış sezonunda haftanın 6 günü 10.00-19.00 arasında açık olan müze pazartesi günleri kapalı.
Biletleri 12 Euro’dan başlayan müzeyi, kış sezonunda 4 gün öncesinden rezervasyon yapmak koşuluyla, perşembe günleri 16.00-19.00 arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz. Online rezervasyonu şiddetle tavsiye ediyoruz.
Picasso Müzesi Online Biletleri İçin Tıklayın;
5)Santa Maria del Mar Kilisesi
1329 yılında başlayan inşaat, dönemi için oldukça kısa sayılabilecek bir sürede, 55 yılda tamamlanmış.
Büyük ölçüde bölge halkının, özellikle denizcilerin ve liman işçilerinin gönüllü çalışmaları ve maddi yardımlarıyla yapılması sebebiyle “Halkın Kilisesi” olarak nam yapmış. Öyle ki bu sebeple kilisenin bazı kabartmalarında taş ocağından taş taşıyan liman işçileri tasvir edilerek bu durum ölümsüzleştirilerek, kilise denizcilerin koruyucu azizesi Meryem Ana’ya adanmış. Bu arada kilisenin adını tam türkçeleştirdiğimizde “Deniz’in Meryem Ana Kilisesi” karşılığını bulunuyor.
Kuzeyli örneklere göre daha sade olsa da, Katalan Gotik tarzının örneği sayılan kilise, aydınlık iç mekanı, ince ve geniş aralıklı yüksek sütunları ile ilgi çekiyor.
Kiliseye kadar geldiyseniz, yanında göreceğiniz Fossar de Las Moreres isimli anıt ise, 1714 yılında Barcelona Kuşatması sırasında ölen Katalan askerler anısına yapılmış ki bu savaş esnasında ölen askerlerin bir kısmı da buraya defnedilmiş.
6)Estacion De Franca
Bu ikonik tren istasyonu, aynı zamanda amacının ötesine geçmiş bir mimari eser olarak anılmakta. Şehrin halen en işler 2. istasyonu olan yapının orjini 1848 yılına dayanmakta. Bugün ziyaret ettiğimiz bina ise 1929 yılında yapılmış. Zerafeti ile yolcuları büyüleyen istasyon binası, döneminin demir mimarisinin en nemli örneklerinden birini teşkil etmekteymiş.
2.Gün
Sagra’da Familia ile başlayacak olan günümüz, gotik mahallede devam edecek. Bugün izleyeceğimiz rota;
Barselona 2.Gün Yürüyüş Rotası İçin Tıklayın;
1)Sagra da Familia
Barselona’nın en simgesel yapıtı sayabileceğimiz Sagra Da Familia bugün yapacağımız yürüyüşün ilk durağı. Şehrin ünlü mimarı Antoni Gaudi’nin ölümsüz eseri hakkında detaylı bir yazıyı buraya bırakacağım.
Bu sebeple biletinizi nasıl alacağınızı ve nelere dikkat edeceğinizi anlatarak devam edeyim. Öncelikle belirtmeliyim ki, bileti mümkün olduğunca erken almakta fayda var. Rehbersiz ve rehberli olmak üzere bilet fiyatları yetişkin için 26 ve 30 euro. Rehbersiz bilet alsanız dahil telefonunuzla kullanabileceğiniz bir sesli rehber dosyası yollanıyor ve uygulama üzerinden dinleyerek gezinizi yapabiliyorsunuz.
Ayrıca iki kuleden birini ziyaretinize eklemek isterseniz rehbersiz 36 veya rehberli bilet için 40 euro ödemeniz gerekiyor. Bir biletle, kulelerden sadece birini ziyaret edebiliyorsunuz ve bu seçimi biletinizi alırken yapmanız gerekiyor. Biz seçimimizi “Passion Facade”tarafından yaptık.
Tüm biletlerde giriş saatini bilet alırken seçiyorsunuz. Giriş saatinden 15 dakika önce orada olmanız öneriliyor. Yaptığım araştırmalara göre, bazilika giriş saatinden, yaklaşık 45 dakika sonrasına kule giriş saatini ayarlamak uygun görünüyor.
Bilet almak için sadece resmi sitesini kullanmanızı önerir ayrıca bazilikanın bir de uygulaması olduğunu hatırlatmak isterim. Resmi web sitesi linkini aşağıya bırakıyorum.
Sagra da Familia Biletleri için Tıklayın;
2)Casa de les Punxes
Gaudi’nin eserlerine göre daha az bilinen binanın mimarı, Josep Puig i Cadafalch imiş. Aslında şatoyu andıran yapı birden fazla binanın birleşimiyle oluşan bir kompleks ve adını çatısındaki kulelerden almaktaymış.
3)Casa Comalat
Gaudi’den etkilendiği düşünülen bir diğer mimar Salvador Valeri i Pupurull’un eseri olan Casa Comalat birbirine zıt iki farklı cepheye sahip.
Ana cephesinde, pencere ve balkonların üzerindeki heykelsi süslemelerle dikkat çeken bina, büyük ölçüde tek renkli bir görünüme sahip olsa da, üst kısımda bulunan yeşil seramikler görünümü farklılaştırmakta.
Arka cephe ise, Gaudi’nin mimarisini oldukça andırmakta e renkli mozaikler ile düzensiz ve farklı tonlarda yapay kaideler üzerine kurulu pencerelere sahip.
4)Casa Mila
Deniz dalgalarını andıran düzensiz taş kıvrımlarıyla öne çıkan dış cephesi, Casa Mila’nın hemen dikkat çekmesini sağlıyor. Bacaları ve havalandırmaları ise Gaudi sayesinde tamamen farklılaşmış ve sürreal heykellere dönüşmüş. Bu heykeller daha sonra Sagra da Familia’nın dışındaki heykeller için de birer ilham kaynağı olmuş. Yapıldığı dönemde imar planı ile yaşanan problemler sebebiyle Gaudi’nin tam istediği gibi inşa edilememiş.
5)Casa Batllo
Gaudi’nin en ünlü başyapıtlarından sayılan Casa Batllo 1877’de inşa edilip, 1906’da yenilenmiş. Halk arasında “Kemiklerin Evi” olarak anılmasının sebebi ise balkon korkuluklarının kemik ve kafatasını andıran iskeletimsi görüntüsüymüş. Binanın en üst kısmı ise ejderha sırtını andırıyor ve pul benzeri seramik karolarla kaplanmış dalgalı bir yapıya sahip. Bu kısım ise Aziz Jordi’nin ejderhayı öldürdüğü efsaneye atıfta bulunmaktaymış.
Cephede kullanılan ve gün ışığında parlayan, renkli camlar ve mozaikler ise deniz yaşamından ilham alınarak tasarlanmış. Zemin kattaki, sıvı organik şekilli kemerler ve taş da yine buna paralel şekilde deniz mağaralarını ve dalgaları çağrıştırıyor.
İç mekanda doğal ışık kullanımını maksimize etmek isteyen Gaudi, seramiğin tonunu, yukarıdan aşağıya koyulaşacak şekilde kullanmış.
İçinde neredeyse hiç köşe ve düz duvar bulunmayan binanın diğer ilgi çekici detaylarından biri ise omurgayı andıran merdiven korkulukları ve trabzanları.
6)Katalanya Meydanı
Barselona’nın kalbi sayılan meydan daire şeklinde dizayn edilmiş ve trafiğe kapalı. Hem yerel halkın hem turistlerin buluşma noktası olan meydan sadece güvercinlere değil bazı simgelere de ev sahipliği yapıyor.
Bunlardan biri havuzun ortasına konumlandırılan “Tanrıça” heykeliyken, diğerleri ise, “Atlı Adam Heykeli” ve “Francesc Macia Anıtı”. Ters ve yarım bırakılmış merdiven görünümüyle dikkat çeken anıt Eski Katalonya hükümet başkanına adanmış. Bu heykeli yapan heykeltraş ise, Sagra Da Familia’nın Çile Cephesi’nde de pek çok eseri olan Subirachs.
7)La Rambla Caddesi
Meydandan limana doğru uzanan La Rambla caddesi, bölgenin en turistik caddesi. Diğer ucunda bulunan Kristof Kolomb Antı’na kadar uzanan cadde, 1.2 km boyunca pek çok kafe, restoran ve dükkana ev sahipliği yapıyor.
Geçmişte, Barselona’yı çevreleyen dağlardan gelen yağmur sularının denize aktığı bir su yolu olan cadde, buna uygun şekilde “Dere yatağı” anlamına gelen arapça kökenli “raml” kelimesinde türeyen “Rambla” ismini almış.
Caddenin Katalonya Meydanı’na yakın kısmında yer alan Font de Canaletes isimli çeşmeden su içenlerin, Barselona’ya mutlaka geri döneceği efsanesi ise kulaktan kulağa yayılmaya devam ediyor.
8)Gran Teatre del Liceu
La Rambla caddesi üzerinde bulunan opera binası, Barselona’nın ünlü kültürel simgelerinden biri. Sadece Barselona’da değil tüm İspanya’daki en ünlü opera binalarından biri olan yapı geçmişte geçirdiği yangınlara ve bombalanmalara rağmen, neredeyse 150 yıldır hayatta kalmayı başarabilmiş.
9)Güell Sarayı
Gaudi’nin erken dönem eserlerinden biri olan Guell Sarayı Gotik ve Raval mahallelerinin kesiştiği noktada yer alıyor. Saray özellikle çatısındaki renkli seramik kaplı bacaları ile, Gaudi’nin daha sonra meydana getireceği eserlerin habercisi niteliğindeymiş. Gauidi’nin erken dönem eseri olan sarayın yaptırılması için, Güell ailesi Gaudi’ye sınırsız bir bütçe tahsis etmiş. Alt katları mermer kaplı binanın üst katlarında ise taş kullanılmış.
10)Kraliyet Meydanı (Plaça Reial)
La Rambla’nın hemen yanında yer alan meydan, özellikle akşam saatlerinde canlanan kafeleriyle ziyaretçilere canlı bir atmosfer sunuyor.
11)Yahudi Mahallesi
Plaça Real ile giriş yaptığımız Yahudi Mahallesi “El Call” olarak biliniyor ve Barri Gotic (Gotik Mahallesi) içinde yer alıyor. Barselona’nın en eski bölgelerinden biri olan mahalle adını, İbranice “topluluk” anlamına gelen “Kahal” kelimesinden alıyor.
13.yüzyıl ortalarında küçülmeye başlayan mahalle daha sonra, küçülmeye başlamış. 1492’de ise İspanya’daki tüm yahudilerin sürgün edilmesiyle birlikte büyük ölçüde yok olmuş. Mahallede bir Yahudi kültür merkezinin yanısıra, bir adet de Antik Sinagog bulunmakta.
14)Barselona Katedrali
Gotik Mahallesi’nin labirenti andıran sokaklarını arşınlayarak ulaştığımız katedral, bölgenin en dikkat çeken yapılarından biri. Sanırım bu katedral, Sagra Da Familia ile aynı şehirde olmasa çok daha ünlü olurdu. Surların içinde olduğu dönemde, Barselona’nın tam merkezi burasıymış.
Ön cepheden tipik gotik mimari izlenimi yaratan katedralin olduğu noktada geçmişte, bir Mağribi Camisi bulunmaktaymış. 1298’de başlayan inşaat ancak 20.yüzyıl başlarında tamamlanabilmiş.
12)Bisbe Köprüsü (Pont del Bisbe)
Mahallenin en fotojenik noktalarından biri olan taş süslü köprü, iki bina arasında uzanıyor.
13)Agustus Tapınağı
Tapınak M.S. 1.yüzyılda Roma İmparatoru Augustus’u onurlandırmak için inşa edilmiş. 37 metreye 17 metre olan orijinal yapıda daha fazla sütun bulunmasına karşın günümüze ancak dördü ulaşabilmiş.
Bulunduğu bölgenin ne kadar uzun süredir insanlar için önemli olduğunun en güzel kanıtı diye düşünüyorum.
15)The World Begins With Every Kiss Mural
Katedralin hemen yakınında bulunan “El món neix en cada besada” muralı, duygusal bir sembol olarak yürüyüşümüzün son durağı oluyor.
3.Gün
Bugün için yaptığımız tek plan Park Güell ziyareti. Aslında bir toplu konut projesi için satın alınan ve özel mülk olan arazi, 1910 yılında mimar Gaudi’ye teslim edilmiş. 60 evli olması planlanan sitede 2 adet ev bitirebilmiş ve 1. Dünya Savaşı’nın da başlamasıyla proje rafa kaldırılmış. Daha sonra devlete geçen arazi, park olarak 1922’de halka açılmış ve o günden beri Barselona’yı ziyarete gelen tüm turistlerin uğrak noktası olmayı başarmış.
Seramiklerin parçalanıp bir araya getirilmesiyle oluşan orijinal tasarımıyla teras ve aslında pazar yeri olarak dizayn edilmiş olan sütunlu bölüm parkın öne çıkan noktaları.
Park Güell için de biletleri resmi web sitesinden almanızı önereceğim. Rehbersiz, rehberli bilet seçeneklerinin yanında, bir de biletinize Gaudi Evi Müzesi girişini dahil etme opsiyonu sunuluyor.
Bilet fiyatları yetişkin için rehbersiz, 18 euro, rehberli 35 euro ve rehbersiz tura Gaudi Evi Müzesi’ni de dahil etmek isterseniz toplam 24 euro olarak belirlenmiş. Tüm biletleri alırken giriş saati seçmeniz beklenmekte ve giriş saatinizden itibaren en fazla 30 dakika içinde kapıyı geçmeniz istenmekte. 30 dakikadan geç kaldığınız durumlarda biletiniz geçerliliğini yitiriyor.































